Melih Cevdet günlük tutmak büyük adam işidir diyor bir yazısında; tam olarak böyle demiyor elbet, bu sığlığa benim zihnim indirgiyor. Melih Cevdet’i tam olarak anlamanın da aktarmanın da imkânı yoktur zira. Çünkü Melih Cevdet büyük adamdır.
1989’un haziranında kalem oynattığı Akarsu Nereye başlıklı yazısında şöyle döktürmüş üstâd-ı muhterem:
“Kolay değildir bir günümüz içindeki olayların önemini anlamak, onları önem sırasına dizmek. Kendimize büyük değer biçmemize bağlıdır bu. Ben ne yaparsam yapayım önemlidir diye düşünmek kolay olmasa gerektir. Sıradan insanlar işte bu yüzden anı tutmayı hiç düşünmezler.”
Ben düşündüm. Ama yalnızca düşünmek insanı büyük adam yapmıyor. Düşünmek ne de olsa bir düş, düşten türüyor; oysa düşü gerçeğe dönüştürmektir büyük adamlık. Ancak bu şekilde hayranlık uyandıracak bir iş yapmış olursunuz. Ancak o zaman birileri size büyük adam gözüyle bakar. Ancak, o birileri size büyük adam dediği vakit büyük adam olursunuz. Aksi halde kendin çal kendin oyna, bir adım öteye gidemezsiniz. Ben de gidemedim. Yirmili yaşlarımdan bu yana, yani yaklaşık otuz senedir, Allah bilir kaç kez günlük tutmaya başladım, sayısını ben de bilmiyorum. Hepsini de çok çok sekiz on sayfa yazdıktan sonra bir kenara bıraktım. Böyle yetim kalmış çok sayıda defterim var, hepsi de hakkını helâl etsin.
Büyük adam değildim besbelli. Hamurum öyle yoğrulmamıştı. Büyük adam olmanın düşünü kuruyordum; onaylanmak istiyordum, beğenilmekti arzum, hayranlık uyandırmak, ama galiba hepsinden de öte sıradan olmaktan korkuyordum. Fakat heyhat, belli ki bunu gerçekleştirecek araçlara sahip değildim; cesaretim yoktu, öz güvenim yoktu, kimseden farkım yoktu, bir günlüğe yakışacak büyük fikirlerim yoktu, mücadele gücüm yoktu, düşünü kurduğum ben aslında yoktu.
Dönelim yine Melih Cevdet’e:
“Sıradan bir insanın günlüğü yoktur, olamaz, gerçekte de sıradan insanların hiçbiri günlük tutmamıştır, tutmuş olsa bile o günlük bize ulaşmamıştır. Buracıkta söyleyivereyim, bence sıradan birinin günlüğü, büyük adamın günlüğünden daha ilginç olurdu benim için. Fakat biz nedense hep büyük adamların günlüklerini merak ederiz, hatta onun yapıtlarını bilmesek bile. Çünkü büyük adam, üç aşağı beş yukarı, bir tanrıdır, tapmak için tapınmak için gereklidir bize onun yaşamı, yaşamının ayrıntıları. Hadi şunu da söyleyivereyim, hepimizin içinde bir büyük adamlık duygusu yatar, kendimizi bir büyük adam, anlaşılmamış bir büyük adam sayarız da ondan.”
Şimdi yeniden bir günlüğe başlamamın sebebi, herhalde, bir yanıyla mutlaka, kendimi anlaşılmak isteyen bir büyük adam saymamdandır. Allah ıslah etsin; bu günlük bir ıslahat fermanıdır. Bu günlük bir yandan, elli yaşımı geride bıraktığım şu günlerde, kendimi biraz daha büyümüş hissettiğimin resmidir. Düş bahçesinden olgunlaşan bir meyvedir. Deli cesaretinin dışavurumudur. Gogol’ün ünlü delisi kendini önemli bulmasaydı, büyük adamdan saymasaydı, bir günlüğü de olmazdı. Onun günlüğü tarih boyunca en çok okunmuş, oynanmış, izlenmiş günlük olabilir. Demek ki haklıydı, İspanya kralı değildi belki, ama büyük adamdı. Bazen bilincin yok olduğu yerde başlıyor büyüklük; bilincin bizi korkak etmediği yerde. Bu günlük, bilincin yittiği yerdir; bu günlük zır delinin hatıra defteridir.
Yorumlar
Yorum Gönder