Tiyatrocunun delilik hali diğer sanatçılardan biraz farklıdır, kendimden biliyorum.  Delilik tiyatrocu için hem bir düşünme, üretme ve yaşama biçimidir, hem de hayatı tersinden yaşayanlara özgü bir alışkanlık. Bir nevi mesleki deformasyon. Tiyatrocunun hayat mesaisi tersine akar, bu yüzden biyoritmi de farklı işler. Normal insan sabah erken kalkar, sekiz, sekiz buçuk gibi mesaiye başlar, akşamüstü işten çıkıp yedi buçuk sekiz gibi sofraya oturur. Tiyatrocu ise akşam yedi gibi işine gider, sekiz buçuk sularında mesaiye başlar, sofraya ise ancak gece yarısı oturur. Karnını doyurup, bünyede biriken adrenalini düşürmesi sabaha karşı üçü bulur, sabahları geç kalkması bundandır. Normal insan hafta sonu dinlenir, tiyatrocu çalışır; normal insan bayramda seyranda tatil yapar, tiyatrocu iş. Ezcümle, normal insan gündüzse, tiyatrocu gecedir. 

 

Fakat gel de bunu anlat. Babam belki kırk yaşıma kadar, “sabahları erken kalk evladım, günü öldürüyorsun” dedi. Bıkmadan dedi, usanmadan dedi. Çünkü elli sene sabah altıda kalkmış, akşama kadar çalışmış, en geç on birde de uyumuş. Sabahın dokuzunda beni aradığında enerji içeceği gibi olmamı bekliyordu haklı olarak. Annem “harap ediyorsun be oğlum kendini o saatlere kadar” diyerek, her yurdum anasının yaptığı gibi, merhametli sulara dalardı daha çok. Ben onlar için bazen ‘deli çocuk’, bazen de ‘gece kuşu’ydum. Ama iyi çocuktum. 

 

Gündüz Vassaf Geceye Övgü’de, gecenin her zaman ve her kültürde, tekinsiz, korkutucu, kötü güçlerle ilişkili olarak görüldüğünü söyler; ona göre “Gece insanlardan korkmamız gerektiği anlatıldı. Ancak, gündüz, geçerli kurallara uyma alışkanlığımızı ortaya çıkarır, oysa gece, kendimizi özgür hissederiz. Düzen güçleri, bizi geceden, özgürlükten kaçınmamız için koşullandırmıştır”. Siz söyleyin, öyle değil mi? Düzen, adeta hayatımızı dakikası dakikasına programlar; kaçta yatacağımıza, kaçta kalkacağımıza, kaçta yemek yiyip kaçta hangi işi yapacağımıza, bizim dışımızda bir düzen karar verir. Hayatın akışını biz değil o düzen belirler. Gece, düzen için, uykudur; bilincin olmadığı, farkındalığın durduğu, yaşamla ilgili tüm soruların bilinçaltına itildiği bir uyuşma, uzlaşma hali. Bu yüzden uyku, düzen için güvenilir bir denetleyicidir. 

 

Oysa tersinden bakarsak, gece, normal dışı olandır; düzenden kaçtığımız bir özgürleşme alanıdır. Yine Vassaf’ın dediği gibi, kitaplar gece okunur, sinemaya tiyatroya, konsere gece gidilir, geceleri âşık olunur, geceleri sevişilir, dostlarla bir sofranın etrafına geceleri oturulur, sarhoş olunacaksa gece olunur, düzenin üniformaları gece çıkartılır, beden çıplaklığına gece kavuşur. Sosyal sınıfların katı kuralları ancak gece bozulur; herkes aynı sokaklarda ancak gece buluşur. Gece, sanki bir düzene karşı çıkış, normale karşı bir isyan, deliliğin dışavurumu gibidir. İşte tam da bu yüzden, normal olan gündüzse, tiyatrocu gecedir; normal olmak düzenin kurallarına uymaksa, tiyatro bir özerkleşme, özgürleşme, bir deliliğe kaçıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar